top of page
SAMİPAŞAZADE SEZAİ,REALİSTLİĞİNİ KONUŞTURDU!

      Samipaşazade bu kitabında esaret konusunu ele almış ve eser bir paşazade ile cariyenin uygun görülmeyen aşkını anlatmakta.Romanın baş kahramanı Kafkasya'dan getirilip konaklarda halayık olarak çalıştırılan Dilber'dir. Roman; halkı eğitmeyi, köhnemiş kurumları ve düşünceleri değiştirmeyi amaçlayan Tanzimat dönemi düşünce sisteminin kölelik kurumuna yönelttiği toplumsal bir eleştiri niteliğinde. Bu realist eserin herkesin okuyup kendine ders çıkarmasını umuyoruz!

 Yazar bu esrinde insanın hayvan gibi alınıp satılamayacağını, esir dahi olsa her insanın duyguları hayalleri ve en önemlisi de bir kalbi olduğu gerçeğini ön plana çıkarmış. Romanda Osmanlının batılılaşmış burjuva sınıfının eleştirili esaret kurumuna bakış açısı ve yaşlı kuşakla genç kuşağın çatışması yer vermiş. Asaf Paşa ve Zehra Hanım, sosyal münasebetlerde ve evlilikte zenginliği öne çıkarır. Oğulları Celal ise zenginliğin önemli olmadığını, asıl olanın güzellik, namus olduğunu belirtir.  Konusu gerçek hayattan alınmış bu romanda genel manada esir ticareti, sosyal sınıflar arasındaki dengesizlik, terbiye meselesi, geleneklerin sosyal hayata tesirleri başlıca unsurlardır. Ayrıca kader fikri Sergüzeşt romanında çok öne çıkmaktadır.

Romandan bir alıntı da sizlere sunmayı ihmal etmedik.

NAMIK KEMAL'DEN İKİ ŞAHANE
ROMAN

   Namık Kemal'in yayınlamış olduğu iki romandan ilk önce ilk edebi roman niteliğine sahip İntibah adlı romana bakacağız.

  

    İntibah ya da diğer adıyla Sergüzeşt-i Ali Bey,iyi yetişmiş Ali Bey'in, uygunsuz bir kadın olan Mahpeyker'e aşık olması ve bu aşkın Ali Bey'e maddi ve manevi olarak yıkım şeklinde sonuçlanmasını anlatmakta..Ali Bey olayın farkına varana kadar iş işten çoktan geçmiştir.

   

  N.Kemal bu sorumanı sürgünde bulunduğu Kıbrıs'taki Magosa Kalesi'nde kaleme almıştır. N.Kemal amacının Osmanlıca'nın roman yazımına uygun olduğunu göstermek olduğunu söylüyor.  Yazar, ilk önce romana "Son Pişmanlık" adını koymuş fakat dönemde yapılan yayınları denetleyen Maarif Vekâleti, romanın başlığını yazara danışmaksızın "İntibah: Sergüzeşt-i Ali Bey" (Uyanış: Ali Bey'in Macerası) olarak değiştirmiş, bazı kısımları sansürlemiştir. 

  Cezmi adlı ilk tarihi roman niteliği taşıyan esere gelecek olursak, N.Kemal bu eserde II. Selim döneminde İranlılarla yapılan savaşta yer alan vatansever asker Cezmi'nin başından geçenler anlatılmakta.

Adil Giray’ın İran ile Osmanlı arasında yapılan savaştan sonra esir düşüp, orada Perihan, Şehriyar ve Cezmi ile olan ilişkilerini anlatmakta. Romandaki olaylar Sokullu Mehmet Paşa'nın zamanında , İstanbul’ da başlayarak, Azerbaycan’dan, İran’ da doğru gelişen serüvenler halinde sürüp gider ve Tebriz Sarayında sona erer. Romanda “Osmanlı-İran savaşları, Adil Giray-Perihan aşkı ve Şehriyar’ın yaptığı kötülükler” anlatılmakta olup  XVI. yüzyıl sonlarında Osmanlı ile İran arasında yapılan savaşlarda ortaya çıkan “cesaret, kahramanlık, vatanseverlik” duyguları belirgin bir şekilde öne çıkar.
 

     

Recaizade Mahmut Ekrem'den

Bir İlk!

    Namık Kemal ile sıkı dost olan Recaizade Mahmut, Namık Kemal'in yerine Tasfir-i Efkâr gazetesini devralacağı söylentileri etrafta dolaşırken ikili sessizliğini koruyor. Bu konu hakkında bir açıklama yapmayna Recaizade Mahmut, edebiyatımızın İLK REALİST romanı sayılan ARABA SEVDASI adlı romanının tanıtımını geçen gün gerçekleştirdi. Gelin hep beraber Araba Sevdası'nda ne anlatılıyor bir bakalım.

  Romanın baş kişisi Bihruz Bey bir Osmanlı paşasının oğludur. Evde özel hocalardan yarım yamalak bir eğitim görmüştür. Alafrangalığa özenir, süsü, gösterişi sever. Şık giyinir. Şımarık, sorumsuz bir gençtir. Her fırsatta az buçuk bildiği Fransızcasıyla terziler, ayakkabıcılar ve garsonlarla konuşur. Böylece Batılı olduğunu sanır. Devrin pahalı eğlence yerlerinde arabasıyla gezerken Çamlıca tepesine çıkar. Güzel bir arabada sarışın, kibar görünüşlü bir kız görür. Hemen ona âşık olur. Ertesi hafta yine oraya gider. Bin bir özenle yazdığı mektubu kızın arabasına atar. Fakat o günden sonra onu bir daha göremez. Yemeden içmeden kesilir, zayıflar. İşini, annesini ihmal eder. Arkadaşlarından Keşfi Bey aşkını öğrenir. Ona kızın öldüğünü, ailesini yakından tanıdığını, bir de ablası bulunduğunu söyler. Bihruz Bey bu yalana inanır. Aradan günler geçer, Bihruz Bey’in aşkı yavaş yavaş küllenir. Şehzadebaşı’nda dolaşırken, tutulduğu kıza rastlar. Fakat onun sevgilisi değil, ablası olduğunu düşünür. Güçlükle kadının yanına yaklaşır, üzüntüsünü bildirir, kız kardeşine olan aşkından söz eder. Mezarın yerini sorar. Kadın güler. Bihruz Bey’e onunla nerede karşılaştığını açıklar ve kız kardeşi bulunmadığını söyler. Alaylı kahkahalar atar. Bihruz Bey düştüğü kötü durumdan kurtulmak ister. Fakat pot üstüne pot kırarak daha gülünç olur. Utançtan kıpkırmızı kesilir. Sonra, bir yolunu bularak oradan ayrılır.

 

 Romanı okuduğunuz zaman neden ilk realist romanımız olduğunu anlayacaksınız!

  

   Biraz gülümsemeniz için Recaizade Mahmut Ekrem'in bir hayranının yaptığı fotoğrafı sizlere sunuyoruz.

   Romandan bir alıntı da sizlere sunmayı ihmal etmedik.


 

bottom of page